
Maalesef ruhu yok…
“Ruhunu görebildiğimiz kişiye kötü davranmayız” der Kemal Sayar. Şu “Better Than Us” robot dizisini anlamak için ilk 7 bölüm çok kritikti. Dikkatle izledim.
Dizide beni asıl vuran kısım; bir robotun bir insandan çok daha sevilebilir olabilmesiydi. Ve bunun sonucunda duygusallık yaratan öğrenilmiş bir davranış olmasıydı.
Evet, pek tabii bir robot daha çok sevilir, çünkü komut alır ve ne istesek onu yapar ve itiraz etmez dediğinizi duyar gibiyim. Bizim robot bu dizide her söyleneni yapmıyor. Ama bunu hep mantıksal bir zemine uyduruyor. İnsanların konu robot olunca tamamen mantıksal bir kimliğe bürünmeleri, bu makinenin tamamen mantık ve akıl simgesinden dolayı doğal. Ancak, robot tarafından; duygusal zeka öğrenilebilir. Aynı şu yapay zeka sohbet botlarının öğrenilmiş cevapları verebilmesi ve iletişime geçtikçe öğrenmesi gibi.
Peki dizideki bu robotu hem sevimli küçük kız çocuğu hem de diğerleri için bu kadar sevilesi kılan neydi? Hatta küçük kızın insan ve öz annesinden bile çok?
Hep yanında, ilgi alanlarını paylaşır, söz kesmeden göz teması ile dinler, kendini iyi pazarlar, sorun çözer, araştırmacı ve akıllıdır, sabırlıdır, özel hissettirir, çok iyi bir gözlemcidir, aidiyet duyar, pili dışında ihtiyacı yoktur ve hep güzeldir, hiç yaşlanmaz.
İnsanların çoğunun görsel olduğu ve keyfine düşkün olduğunu biliyoruz. Ancak, aslında sıkıcı olduğu bir çok özelliğe sahip bu robot. Hep aynı saç stili ve makyaj çok sinir bozucu ve yapay evet ama asıl hiç “Gizem” yok, nerde susacağını bilmiyor, her düşündüğünü doğrudan söylüyor, çok fazla açıklama yapıyor. Yani cool değil.
Özgür iradeye sahip bir çok insanda bulunmayan bir özelliğe geliyoruz şimdi: Dünyaya ve insana hayretle bakabilmek… Böylelikle birbirimizi gerçekten görmek. Bunu en güzel çocuklar yapıyor. Ancak duygusal olgunluğa sahip olamadıklarından bu çok fazla yankı bulmuyor. Çok önemli.
Niyet de ayrıca çok önemli. Beni tanıyıp bunu bana karşı kullanarak manipülasyon mu niyet yoksa anlayıp tanıma, değer verme ve ilişkide kalma çabası mı. Sahi birbirine enine boyuna kafa yoran kaç kişi kaldı ki? Bunca koşturmanin içinde…
Ruhu ve iradesi olan ruh taşıyan insanlar olarak; önce kendimizi sonra sevdiklerimizi tanımaya emek ve zaman ayırmaya değeriz. Bunlar hem bizim daha sevilir olmamızı sağlayacaktır hem de sevme kapasitemizi esnetecektir bence. Denemekten zarar gelmez.
Sendeki beni, bendeki seni ve aslında Yaradanın can parçalarını görmek üzere bakışımızı geliştirmek için paha biçilemez bir yol olurdu belki kim bilir…