Sarımsak’ın en güzel zamanlarında çocukluğumu geçirdim.
Hafta sonu hava yağmurlu değilse bütün gün dışarıda topun peşinden koş.
Varol Pansiyon’unun önünde ne gollerim var.
Pansiyon o zamanlar daha deniz kıyısına taşınmamış.
Dediğim yıllar 80’lerin sonları.
Galatasaray’da Cevat Prekazi rüzgarı esiyor.
Bana da mahhallede yaşayan büyüklerimiz “Prekazi” diye seslendirdi.
Siz anlayın yeteneği:)
Pansiyonun önüne yeni yeni apartmanlar yapılmaya başlanmıştı.
Hafta sonları ustaların da katıldığı müthiş minyatür maçlar oynuyorduk.
Maçlar biter ustalar için radyodan 1.lig maçlarını dinleme faslı başlardı.
O zamanlar ilk defa duymuştum spor toto-loto’yu.
O ustaların bir yandan radyoyu dinleyip bir yandan da ellerinde kalemle maç sonuçlarını kontrol ettiğini dün gibi hatırlıyorum.
Yanılmıyorsam 2.lig ile beraber toplam 13 maç tutturmak gerekliydi para kazanmak için.
Şimdilerde 7’den 70’e herkesin elinde telefon her gün her saat bahis sitelerinde.
Üstelik ilk taçı kim atar, ilk korneri kim atar? Bunları bile tutturursan para cepte.
Ve inanın bana evini geçindirenleri biliyorum.
Ev araba alanları da.
Kazananlara Allah daha çok versin ama bu işte bir yanlış yok mu?
Yoksa sadece bana mı tuhaf geliyor?
Bu arada futbolda bu kadar yetenekliydin de neden futbolu bıraktın diye sorarsınız
Onu da başka bir yazıda anlatırım.
