Kapıların Dili Olsa!
Ayvalık’a yerleştiğim 2020 yılından başlayarak her akşam iş çıkışında sokaklara atıyorum kendimi. Yürüyorum, bazen yokuş, bazen iniş, bazen çıkmaz sokaklar, bazen de yaşam bitmiş sokakları
Akşamsefaları, sarı, kırmızı, beyaz, rengarenk zakkumlar, pembe hatmiler boyunlarını uzatmışlar duvar diplerinden gökyüzüne, özgürlüğü doğru. Dar sokakları süsleyen taşların aralarından süzülen yabani otlar, Arnavut kaldırımların önünde mama bekleyen her renkten, her yaştan kediler, yavrular, anaçlar.
Karnını doyurmuş, mahallede gelip geçene göz ucuyla bakan köpekler. Birbirinin içine geçmiş bir yaşam. Kimi evler soluk alıyor, kimi evler can çekişiyor, yardım eli bekliyor, kimi evler de 200 yıldır ayaktayım diyor. Üç bini tescilli dört bin eski yapının bulunduğu Ayvalık’ta tüm kapıların fotoğrafların çekmek için zamanım, gücüm yeter mi bilmiyorum ama hedefe ulaşmak için var gücümle fotoğraf çekmeye devam…
Araçların zorlukla yol aldığı daracık sokaklarında dolaşırken, hüzünlenmiyor da değilim! Sahipleri tarafından terk edilmiş, kalın zincirlerle kocaman kilitler vurulmuş kapılar görmek insanın yüreğini burkuyor. İçindeki cıvıl cıvıl yaşamı düşünüyorum, evin annesi erkenden kalkmış, sıcacık şömine yanıyor, çaylar demlenmiş, korun üzerinde kızarmış ekmeklerin mis kokusu ahşap pencerenin kenarlarından süzülüp sokaklara yayılıyor. Siyah önlüğünü giymeye hazırlanan çocuklar, okul çantalarını son kez kontrol edip kahvaltıya oturuyor. Evin babası açık pencerenin önünde sigarasını tüttürüyor. Böyle bir yaşam hayal ediyorum terk edilen yapıların eski dünyasında.
Sokak aralarında kapı önlerinde yeşili olmayan, penceresinde sardunyası bulunmayan ev yok gibi. Kırmızı, yeşil, mavi ve sarı kapılar, ağırlıklı mavi renkler kullanılmış, üç, dört basamakla girilen kapılar. Hemen her evin önünde kediler, sanki Ayvalık kedilerin başkenti gibi. Sokağında, kapısında birkaç kedi olmayan mahalle yok gibi. Her kapının önünde suluk ve yemlikler, başında toplaşan rengarenk kediler kapıların görselliğini tamamlıyorlar adeta. Bir sokaktan bir sokağa geçerken, çatısı çökmüş, kapısı ayakta zor duruyor, pencereleri sökülmüş, içinden yabani otlar, adeta kaçıyor gibi fırlamış, sarkmış bir yerlere doğru gitmek ister gibi. Yani sonuç olarak kapıların dili olsa konuşacak, kim bilir neler anlatacak.